10 Ekim 2015’te yapılan ve 107 kişinin öldüğü barış mitingine düzenlenen canlı bomba saldırısının davası bugün başladı.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava 11 Kasım’a dek devam edecek.
36 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşmasına, saldırıda hayatını kaybedenlerin yakınlarının yanı sıra sivil toplum örgütleri ve siyasi parti temsilcilerinin de aralarında olduğu çok sayıda kişi katıldı.
Duruşmada kimlik tespitinin ardından iddianame özeti okundu. Müşteki avukatları İlke Işık, Tonguç Cankurt, Oya Aydın, Pınar Akdemir söz aldı, katliamda sorumluluğu olan kamu görevlilerinin de yargılanmasını istediler. Türk Tabipleri birliği adına konuşan avukat Ziynet Özçelik, “Patlama sonrası ilk yardım konusunda gerekli tedbirlerin alınmaması sebebi ile ölümlerin sayısı artmıştır” dedi.
Mahkeme dosyasında hakkında tutuklama kararı olmayan başka dosyadan tutuklu bulunan sanıklar Selahattin Beyaz, Erman Ekici, Talha Güneş, Abdülmuttalip Demir hakkında tutuklama kararı verdi.
Duruşma yarın (8 Kasım) saat 10.30’da devam edecek.
Ailelerden tepki
Duruşma için ik salon hazırlandı. Duruşmaya 12 tutuklu, iki tutuksuz 14 sanık katıldı. Üç sanık Gaziantep’ten SEGBİS ile duruşmaya bağlandı.
Ankara Adliyesi önünde ve duruşma salonunda çok sayıda polis ve jandarma yer aldı. Hayatını kaybedenlerin aileleri jandarma ve polisin duruşma salonunda olmasına tepki gösterdi.
Sanık avukatları çekildi
Ceza Muhakamesi Kanunu (CMK) uyarınca sanıklara atanan 10 avukat söz alarak savunmadan çekildi.
Duruşmaya verilen aranın ardından Ankara Barosu avukatsız kalan sanıklar için yeni sanıklar görevlendirdi.
Üç sanık mahkemeye getirilecek
Müşteki avukatlarından Tugay Bek, Antep Hapishanesi’nde tutuklu olan ve mahkeme salonuna getirilmeyen üç sanığın yarınki celseye hazır edilmesini talep etti. Mahkeme heyeti talebi kabul etti.
Işık: İktidarın sorumluluğu var
“Buradaki sanıkların tamamının daha önceden onlarca davaları varmış, MİT istihbarat almış ancak miting günü hiç bir önlem alınmamış.
“Katliamın sorumluları kim? Sadece buradaki sanıklar mı? ‘400 vekil verin bu iş çözülsün’ diyenlerin katliamdan sonra gaz kullanan polisin sorumluluğunu ne yapacağız? Katliam sonrası tek bir kamu yetkilisi için dahi dava açılmadı hatta birçok yetkili terfi edildi.
“Bu ülkenin bir Ortadoğu politikası var. Bu politikalar ülkemizi İŞİD üssü haline getirmiştir. Bu sanıklar ve bu sanıkların arkadaşları rahatça bu ilkede gezdi, örgütlendi, silahlandı. Kimse de çıkıp siz ne yapıyorsunuz demedi. Bu cihatçı çetelerin örgütlenmesi bilinçli olarak engellenmemiştir. Bu katliamların gerçekleşmesi bu durumun eseridir.
“Sadece bu katliamda değil; Suruç, Diyarbakır, Gaziantep katliamlarında da iktidarın sorumluluğu vardır. Bu katliam gerçekten aydınlatılacak ise iddianame de ismi geçen 36 sanığın yargılanması ile aydınlanmaz. Bu katliamda sorumluluğu bulunan kamu görevlileri de tespit edilir ve yargılanırsa bu katliam aydınlanır.”
Cankurt: Kamu görevlileri de yargılanmalı
“Dosyanın sanıkları daha El-Kaide örgütüyle ilişkileri somut olarak ortaya çıkmış kişilerdir. Devlet gördüğü bir örgütlenmeye müdahale etmedi gibi yakalanan birçok sanık ise bırakılıyor.
“Bu kişilerin örgütlendiği dernekler, devlet tarafından bilinmesine rağmen hala faaliyette. Antep’te bu kişiler rahatça hareket ederken; kamu görevlileri ve devlet bu örgütlenmeye göz yummuştur.
“Aileler çocuklarının IŞİD’e katıldığı yönünde suç duyurularında bulunmuş olmasına rağmen soruşturulmamıştır.
“Bu ülkenin başbakanı bile ‘Elimizde liste var, kendilerini patlatmadan önce harekete geçemeyiz’ demiştir.
“Devlet en başlarda IŞİD’e ‘destek’ niteliğinde açıklamalar yaptı. İddianamede sayfalarca yer alan para akışının kaynaklarından biri de devletle IŞİD arasındaki petrol ticaretidir. Bu süreci devlet bilmesine rağmen soruşturmaları derinleştirmedi. Bütün bu süreçte birini yakalamayarak, tahliye ederek, soruşturmayarak sorumluluğu bulunan kamu görevlileri de yargılanmalı.”
Aydın: İddianame değil, dijital hikaye
“Biz ortada bir iddianame bile görmedik. Bu senaryo biçiminde yazılmış dijital hikayedir. Savcılık bize aylar önce dosyayı çözdüğünü söylemişti ancak gördük ki yalnızca Yunus Durmaz’ın bilgisayarından çıkan notlar var.
“10 Ekim günü hemen dilekçeler vererek telsiz kayıtları, mobese kayıtlarını istedik ancak savcı kapısını dahi yüzüme kapattı. Dosyaya gizlilik kararı verilerek soruşturma aydınlatılacak denildi ancak bu sürede soruşturma karartıldı. Savcılar bizi kapıdan kovup taleplerimizi dikkate almazken katillerin kaçmasına neden olmuşlar. Katliamdan bir gün sonra bombacı Alagöz’ün ailesi kan örneği için çağrıldığına göre katliamı kimin yaptığı belliydi.
“Hücre evlerindeki kamera kayıtlarına bakıldığında bütün katliamcıların o eve girip çıktıkları görülmektedir. H. İbrahim Durgun’un kendisini patlattığı söylendiği evdeki diğer kimselere ne hikmetse zarar gelmemiş. Yine kendini patlatan sanık Yunus Durmaz’ı da herkes tanımasına rağmen kimse Antep’te bulamıyor. Bu faillerin gerçekten kendilerini patlatıp patlatmadığını bilmiyoruz. Olay yeri görüntüleri, adli tıp raporları bile dosyada yok.
“Kamera kayıtlarında bu sanıklardan daha çok hücre evine giren kişiler var. Yüzleri apaçık ortadayken kimliği tespit edilememiş. IŞİD örgüt tablosu bile dosyada yanlış çizilmiştir. Sınır emiri olan İlhami Balı, Türkiye emiri gibi gösterilmiştir. Hala İlhami Balı hakkında kırmızı bülten çıkarılıp çıkarılmadığını bilmiyoruz. Ancak bu adamın yakalanmak istenmediğini biliyoruz.”
Akdemir: 63 ihbara rağmen güvenlik alınmaması ilginç
“Müfettiş raporlarında mitinge yönelik birden fazla canlı bomba olacağına yönelik ihbarlardan bahsedilmektedir. İhbarı alan kamu görevlileri hiç bir işlem yapmamıştır. Valilik 10 Ekim günü miting saatini trafik bahanesi ile değiştirmiş ve alanı korumasız bırakmıştır.
“Miting öncesi canlı bomba konusunda 62 tane ihbar olmasına rağmen miting öncesi hiçbir güvenlik alınmaması ilginçtir.
“Müfettiş raporundaki tespitler kamu görevlilerinin sorumluluklarını somut delillerle ortaya çıkarmıştır. Rapor doğrultusunda kamu görevlileri hakkında dava açılması taleplerinin reddedilmesi gerçeklerin gizlenmesidir.”
Özçelik: Patlama sonrası tedbirlerin alınmaması ölümleri arttırdı
“Patlamadan sonra ilk olarak polis geliyor ve yaralılara gaz sıkıyor, ambulans dahi 45 dakika sonra geliyor. Patlama sonrası ilk yardım konusunda gerekli tedbirlerin alınmaması sebebi ile ölümlerin sayısı artmıştır.”
İddianameden
Saldırıyla ilgili iddianame 13 Temmuz 2016’da kabul edildi. 36 kişi hakkında dava açan savcılığın iddianamesinde, saldırı talimatını, İslam Devleti (IŞİD) Türkiye sorumlusu İlhami Balı’nın verdiği ifade edildi.
İddianamede, Suruç saldırısını da aynı kişilerin organize ettiği belirtildi. İddianamede, Balı’nın da aralarında bulunduğu 14 sanık hakkında “birden çok kasten öldürme” suçundan 100’er kez ağırlaştırılmış müebbet, “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan birer kez ağırlaştırılmış müebbet ile kasten öldürmeye teşebbüs etmek suçlarından 5 bin 83 yıldan 7 bin 820 yıla kadar hapis cezaları istendi.
Kaynak: Bianet
Bir yanıt yazın