Türkiye gibi toplumsal çelişkilerin derin olduğu bir ülkede devlet için işlenen cinayetleri saymakla bitiremeyiz. Türkiye Cumhuriyeti tarihi kurulduğu günden bu yana “gizli veya açık”, “faili meçhul veya belli” devlet cinayetlerinin ve toplu katliamların tarihi olagelmiştir. Egemen sınıfın pis işlerini yapacak tetikçiler her zaman el üstünde tutulmuş, “Devlet için kurşun atan da, yiyen de” onlar için şeferli olmuştur.
Pek çoğu faiili meçhul kalan suikastler, kaçırarak kaybetmeler, yargısız infazlar, Sivas Madımak, Maraş, Çorum gibi kitlelerin harakete geçirilmesiyle gerçekleştirilen katliamlar saymakla bitmeyecek kadar çok. Doğrudan devletin resmi görevlilerinin (polislerin veya askerlerin) işledikleri cinayetler ise bu meselede ayrı bir yer tutuyor. Egemen sınıfın iktidarını devam ettirebilmesinin en önemli yollarından biri gerektiği noktada şiddet ve baskı uygulamaktır. Türkiye gibi egemenlerin emekçileri “görece refah” yoluyla dizginleyemediği, az gelişmiş kapitalist toplumlarda şiddet ve baskı daha yoğun ve yaygındır. Devlet egemenliğini devam ettirebilemek için muhalifler başta olmak üzere toplumdaki her bireyin kılıcını tepesinde hissetmesini bir zorunluluk olarak görür. Kendi adına cinayet işleyenleri mümkün olduğunca korumazsa kendi adına cinayet işleyecek yeni birilerini bulması mümkün olmaz. Yani Türkiye’de devletin resmi katilleri için cezasızlık, bilinçli ve sistematik olarak uygulanan bir politikadır. Mahkemelerin devletin resmi katillerine ya “zamanaşımı”, “meşru müdafaa” “delil yetersizliği” gibi gerekçelerle ceza vermez yada birkaç ay yatıp çıkmalarını sağlayacak şekilde düşük cezalar verir ve çoğu zaman bu cezalar ertelenir. Faillerine ya hiç ceza verilmediği veya çok düşük cezalar verildiği “resmi” cinayetlerin yalnızca bir kısmını listeledik.
Gazi Katliamı (12-15 Mart 1995)
12 Mart 1995’te Gazi Mahallesi’nde İsmetpaşa Caddesi’nde bulunan Öntaş, Dostlar ve Yavuz Kahvehaneleri ile Sarıoğlu Pastanesi, otomatik silahlarla tarandı. Saldırıda 67 yaşındaki Alevi dedesi Halil Kaya hayatını kaybetti, 25 kişi yaralandı. Katiller gasp ettikleri taksinin şoförünü de olay yerinden uzaklaştıktan sonra öldürdü ve aracı ateşe verdi.
Saldırının duyulmasının ardından Gazi Mahallesi halkı sokağa çıkarak saldırıyı protesto etti. O akşam polis halkın üzerine ateş açtı ve Mehmet Gündüz’ü öldürdü. Ertesi gün cenaze töreni için Cemevi önünde toplanan binlerce kişiye ateş açıldı. Öğleden önce üç kişi, öğlenden sonra 12 kişi daha katledildi. Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi halkı da, katliamı protesto etmek için 15 Mart’ta sokağa çıktı. Polis orada da insanlara ateş açtı ve beş kişi öldürüldü.
Dört gün içerisinde Gazi Mahallesi’nde 17 ve 1 Mayıs Mahallesinde 5 olmak üzere toplam 22 kişi öldürüldü, 300’den fazla kişi de yaralandı. Yapılan otopsi sonucu olaylarda öldürülenlerden 17 kişinin polis mermisiyle hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Gazi Mahallesi direnişinde bulunan Hasan Ocak, 21 Mart günü gözaltına alındı ve kaybedildi.
20 polis hakkında dava açıldı. Polis Adem Albayrak hakkında 3 yıl 24 ay hapis cezası ve 9 ay kamu hizmetlerinden geçici mahrumiyet kararı verildi. Mehmet Gündoğan ise bir kişi öldürmekten 1 yıl 8 ay hapis ve 3 ay kamu hizmetlerinden yasaklı olma cezası aldı. İkisinin cezası da ertelendi, 18 polis ise beraat etti. Ceza alan polisler davadan kısa süre sonra polisliğe geri döndü.
Metin Göktepe (8 Ocak 1996)
Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe 8 Ocak 1996 tarihinde cezaevinde öldürülen iki tutuklunun cenazesini izlemek için görevi başındayken yaklaşık bin kişi ile birlikte gözaltına alındı ve polislerce işkence ile öldürüldü. Yoğun bir kamuoyu baskısı sonucunda 4 yıl süren davada yargılanan 11 polisten 6’sına 7 yıl 6 ay hapis cezası verilmiş, Yargıtay tarafından, ceza alan polislerden beşinin cezası onanmış emniyet amirine verilen ceza bozulmuştur. “Rahşan Affı” diye bilinen afla şartlı tahliyeden yararlanan polisler toplam 1 yıl 8 ay cezaevinde kaldılar.
Uludacanlar Cezaevi Katliamı (26 Eylül 1999)
Ankara, Ulucanlar Cezaevi’nde koğuşların yetersizliğini protesto eden siyasi mahpuslara karşı jandarma 26 Eylül 1999’da sabahın erken saatlerinde düzenlenen operasyonda 10 kişi hayatını kaybetti, onlarca mahpus yaralandı. Adli Tıp raporlarıyla, öldürülen tutukluların tümünün ateşli silahlarla vurulduğu, olayda pompalı av tüfekleri kullanıldığı, atışların çok yakın mesafeden yapıldığı, cesetlerden bazılarının ağır darp nedeniyle tanınmayacak halde olduğu tespit edildi. Operasyonda görevli 161 jandarmanın “kasten öldürme ve yaralama” suçunu işledikleri iddiasıyla yargılandığı davada 18 Aralık 2008’deki kararla tüm sanıklar beraat etti.
19 Aralık Katliamı (19 Aralık 2000)
20 Ekim 2000’de F tipi hapishanelere geçişi ve hak ihlallerini protesto etmek üzere çok sayıda sol örgütün ortaklaşa başlattığı açlık grev 20 Kasım’dan itibaren ölüm orucuna olarak sürdürüldü. F tipi hücre sistemine ve tecrit uygulamasına direnmek için farklı sol örgütlerden mahpusların 20 Ekim’de başlattıkları açlık grevi 20 Kasım’da ölüm orucuna dönüştü. Ölüm orucu eylemlerine karşı, 19 Aralık 2000 tarihinde 20 cezaevinde “Hayata dönüş” adı altında operasyonlar gerçekleştirildi. İkisi asker 32 kişi hayatını kaybetti, 237 kişi de yaralandı.
Operasyon yapılan tutuklu ve hükümlülerle ilgili “Devlet malına zarar vermek” ve “isyan çıkarmak” suçlamalarıyla davalar açıldı, çeşitli cezalar verildi. Ancak bugüne kadar katliamı gerçekleştiren veya emri veren hiçbir devlet görevlisine ceza verilmedi, çoğu cezavlerinde katliamı gerçekleştiren askerlerle ilgili dava dahi açılmadı. Bayrampaşa Cezaevi’ndeki katliamla ilgili sadece er rütbeli askerler hakkında dava açıldı. Ümraniye Cezaevi’nde katliamı gerçekleştiren askerlerle ilgili davada ise yargılama sürecinde hayatını kaybeden 32 sanık hakkındaki davanın düşürülmesine, 367 sanığın da “faili gayri muayyen şekilde adam öldürmek” suçundan beraatlerine karar verildi. “Cezaevi idaresine silahlı ayaklanma”, “6136 sayılı yasaya muhalefet”, “patlayıcı madde bulundurmak” ve “kasten yaralama” suçlarından açılan davalarla ilgili olarak açılan kamu davasının ise zamanaşımı süresinin dolması gerekçesiyle düşürülmesine karar verildi.
Uğur Kaymaz (21 Kasım 2004)
12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz, 21 Kasım 2004’te polis tarafından evlerinin önünde öldürüldü. Uğur Kaymaz’ın bedenine 13 kurşun isabet etti. Katliamı gerçekleştiren dört polis hakkında kamu davası açıldı, ancak polisler “meşru müdafaa” gerekçesiyle beraat ettiler.
Festus Okey (20 Ağustos 2007)
20 Ağustos 2007’de uyuşturucu madde taşıdığı iddiasıyla gözaltına alınıp Beyoğlu Polis Merkezi’ne götürülen Nijeryalı göçmen Festus Okey gözaltındayken Cengiz Yıldız isimli polisin silahından çıkan kurşunla katledilmişti. Sanık Cengiz Yıldız’la ilgili “Görev suçu” denilerek verilen 4 yıl 2 ay hapis cezası ertelendi.
Baran Tursun (25 Kasım 2007)
İzmir’in Bayraklı İlçesi’nde, 25 Kasım 2007’de polis ekiplerinin ‘dur’ ihtarına uymadığı gerekçesiyle Baran Tursun isimli 20 yaşındaki genç kateldildi. Baran Tursun’u katleden polis 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı ve sadece bir buçuk ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. Olayda delilleri gizledikleri ve suçu bildirmedikleri iddiasıyla haklarında dava açılan 10 polis memuru ise beraat etti.
Ceylan Önkol (28 Eylül 2009)
Diyarbakır’ın Licê ilçesine bağlı Şenlik Köyü’nde yaşayan 12 yaşındaki Ceylan Önkol 28 Eylül 2009 günü öğle saatlerinde koyunlarını otlatırken üzerine düşen havan mermisiyle yaşamını yitirdi. Havan mermisinin Yayla Karakolu’ndan atıldığının tespit edilmesine rağmen Ceylan Önkol’ün katilleri bulunmadı ve yargılanmadı.
Alaattin Karadağ (19 Kasım 2009)
Alaattin Karadağ İstanbul’un Esenyurt İlçesi’nde 19 Kasım 2009’da “dur” ihtarına uymadığı gerekçesiyle, polisin açtığı ateş sonucu öldürüldü. Karadağ’ı öldüren polis Oğuzhan Vural beraat etti.
Uludere Katliamı (28 Aralık 2011)
Türk Hava Kuvvetleri’ne ait uçakların, 28 Aralık 2011 akşam saatlerinde Şırnak’ın Uludere ilçesi yakınlarındaki Irak topraklarında bombardıman sonucunda mazot ve sigara kaçakçılığı yapan büyük çoğunluğu çocuk yaşta ve aynı aileden 35 köylü katledildi. Katliamla ilgili kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Kararda “Görev gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri dolayısıyla eylem hakkında kamu davası açılmasına gerek yoktur” ifadesi kullanıldı.
Çayan Biber (27 Mayıs 2012)
Yalova’da, 27 Mayıs 2012’de bir kavgaya müdahale ederken polis biber gazı kullanarak 31 yaşındaki Çayan Birben’in ölümüne neden oldu. Yargılanan 4 polisten 1’i beraat ederken 3 polis 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı, cezalar ertelendi.
Abdullah Cömert (3 Haziran 2013)
Abdullah Cömert, Gezi direnişi sırasında 3 Haziran’da Hatay merkeze bağlı Armutlu Mahallesi’nde gerçekleşen eylemler sırasında polis tarafından hedef gözetilerek atılan biber gazı fişeğinin başına isbet etmesi sonucu hayatını kaybetti. Cömert’i katleden polis Ahmet Kuş 13 yıl 4 ay ceza aldı.
Ethem Sarısülük (14 Haziran 2013)
Ethem Sarısülük; Gezi direnişi sırasında, 1 Haziran 2013 tarihinde, Ankara, Kızılay’daki eylemler sırasında polis Ahmet Şahbaz’ın açtığı ateş sonucunda başına isabet eden bir mermi ile yaralandı, birkaç gün içerisinde tüm organları iflas etti ve 14. günün sonunda hayatını kaybetti. Ethem Sarısülük’ün öldürülmesi davasının 28 Kasım 2016 tarhinde görülen duruşmasında savcı Ahmet Şahbaz’ın “meşru müdafaada ve kanunen silah kullanma yetksi sınırları içeresinde kaldığı” gerekçesiyle 10 ay hapsini istedi. Aksaray Ağır Ceza Mahkemesi 19 Aralık 2016 tarihli duruşmada Ahmet Şahbaz’a 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezası verildi ve bu cezayı adli para cezasına çevirdi.
Not: 19.12.2016 tarihinde verilen karardan sonra güncellenmiştir.
Medeni Yıldırım (28 Haziran 2013)
28 Haziran 2013’te Diyarbakır Lice ilçesine bağlı Hêzan-Kayacık’ta kalekol yapımını protesto eden ve “Barış İstiyoruz” pankartıyla yürüyen kalabalığa askerler ateş açtı, Medeni Yıldırım öldürüldü. Olayda sekiz kişi de yaralandı. 18 yaşındaki Medeni Yıldırım ile ilgili davanın tek sanığı, o dönem er olan A.Ç. beraat etti.
Ali İsmail Korkmaz (10 Temmuz 2013)
Eskişehir’de 2 Haziran 2013’teki Gezi direnişi sırasına polisin saldırısı sonrası ara sokaklara kaçan Ali İsmail Korkmaz polisler ve eli sopalı bir grup tarafından darp edildi. Darp edildikten sonra gittiği hastanede tedavi edilmedi. Ali İsmail Korkmaz’a ilk tıbbi müdahale hastaneye götürüldükten 20 saat sonra yapıldı ve beyin kanaması geçirildiği anlaşıldı. Korkmaz, 38 gün komada kaldıktan sonra 10 Temmuz 2013 günü hayatını kaybetti. Korkmaz’ın ölümünden sorumlu tutulan polislerden Mevlüt Saldoğan hakkında 10 yıl 10 ay, Yalçın Akbulut hakkında ise 10 yıl hapis cezası verildi. Diğer polisler ise beraat ederken, sivil İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu ve Muhammet Vatansever hakkında 6’şar yıl 8’er ay hapis cezası, Ebubekir Harlar hakkında ise 3 yıl 4 ay hapis cezası verildi. Mevlüt Saldoğan ve Yalçın Akbulut dışındaki bütün sanıklar tahliye edildi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 5 Ekim’de hazırladığı tebliğnamesinde ise, 671 sayılı kanun hükmünde kararnamenin denetimli serbestlik süresini bir yıldan iki yıla çıkarması gerekçesiyle tutuklu sanıkların da tahliye edilmesi istendi.
Ahmet Atakan (10 Eylül 2013)
Ahmet Atakan Antakya’daki Gezi direnişi sonrasında gerçekleşen eylemler sırasında 10 Eylül 2013 tarihinde polisin attığı biber gazı kapsülünün isabet etmesi sonucu çatıdan düşerek yaşamını yitirdi. Ahmet Atakan’ın öldürülmesi ile ilgili aradan 3 yıl geçmesine rağmen bugüne kadar hiç kimse hakkında dava açılmadı.
Berkin Elvan (11 Mart 2014)
Berkin Elvan Gezi Direnişi sırasında, 16 Haziran 2013 tarihinde, polis tarafından atılan biber gazı kapsülünün başına isabet etmesi sonucu, 11 Mart 2014 tarihine kadar komada kaldıktan sonra hayatını kaybetti. Berkin Elvan’ın öldürülmesi ile ilgili aradan 3 yıl geçmesine rağmen bugüne kadar hiç kimse hakkında dava açılmadı.
Not: Yazı hazırlandığı sırada Berkin Elvan’ı öldürdüğü iddia edilen polis yalnızca bir polis hakkında “olası kastla öldürme” suçundan dava açıldığı ve 42 şüpheli hakkında takipsizlik kararı veridiğini öğrendik.
Yeryuzu Postası
Bir yanıt yazın