MS 3. yüzyılda, Hristiyanlık Roma İmparatorluğu’nun resmi dini haline gelmeden önce, Mani (Latin Manes, Manicheus) adlı bir Pers, Hristiyan, Gnostik (Antik Mısır ezoterizmini, Antik Yunan ezoterizmini -Platon ve Pisagor-, İbrani geleneklerini, Zerdüştlüğü, bazı Doğu geleneklerini ve dinlerini, Hristiyanlığı eklektik bir tutumla sentezleyen, birçok tarikâtın benimsediği mistik felsefeye verilen genel isim/wikipedia) ve Budist unsurları topladı ve onları Zerdüştlük öğretisiyle birleştirdi.
Dünyadaki kötülüğün nereden geldiğine, yeni dualist (ikici) dinin vaaz ettiği inanca dair basit bir görüşe sahipti. Bunun için “Fars Magi” (İncil’de sözü edilen “bilge insanlar”, yani Zerdüşt din insanları) tarafından kınanmıştı. Mani, MS 276 yılında “sapkınlığı” nedeniyle idam edildi.
Yedinci yüzyılın ikinci yarısında, Pavlikyanlar adında bir Gnostis mezhebi o dönemki Ermenistan’da Mani’nin öğretilerinin izlemekteydi. Bu mezhep, devlet makamlarına yönelik bir tehdit olarak görülüyordu. Çar V. Konstantine Kopronim (741-775) ve Ivan Cimiskes (969-976) onları Trakya ve Makedonya’ya sürgün etti. Bogomillerin kökenleri işte bu insanlara dayanmaktadır.
Birçok insan, Bulgaristan’da ve çevresinde yedi asırlık bir zaman süresince var olan Bogomilleri duymuştur. Neredeyse unutulmuş olsalar da Gnostisizm, manevi özgürlük ve Fransa’daki Katharlara ve dinlerin tarihine ilgi duyan herkes tarafından incelenecek önemli bir hareketi temsil ederler.
Bogomil hareketi, 900’lü yılların ortalarından 1400’lü yılların sonlarına kadar, var olduğu dönemin çoğunda, Hristiyanlığın en eski ve en saf şeklini yenilemeye çalıştı. Onların inançları, Kilise için bir tehdit olarak görüldüğünden, zulüm altında yaşıyorlardı.
Çıkış noktaları büyük olasılıkla Makedonya’daki bir bölgeydi ve ardından Bizans İmparatorluğu’na yayılmışlar ve sonuçta Bulgaristan, Sırbistan ve Bosna’da gelişmeye başlamışlardı. Manevi torunları ise daha iyi bilinen Katharlardır. Bu sebeple etkileri İtalya’ya ve güney Fransa’ya dek uzanmıştır. Katolik ve Ortodoks Hristiyanlar tarafından yüz yıllar boyu ateş ve kılıçla zulme uğramışlar, sonunda teslim olmuşlar; aen snihayetindeyse İslami ordulara karşı topraklarını ve kültürlerini yitirmişlerdir.
Bogomil Tarihi
Bogomil veya Bogumil inancı, Bulgar Çarı Peter zamanında (927-969), 10. yüz yılın ortalarında Bulgaristan’da ortaya çıktı. Bogomillerin ikili inançlarının, yakın Makedonya’daki Pavlikyan öğretisinin bir devamı olarak görülür.
Bu “sapkınlıkla” ilgili ilk yazılı bilgi, Patrik Teofilakt’nın Çar’a yazdığı bir mektupta aktarılır. Çar’a bu sapkınlığın “Manikeizmle karıştırılan Pavlik bir soytarılık” olduğunu söyler. Daha fazla bilgi, papaz Kosma’nın 972 civarında yazdığı “Heresy Konuşması”nda bulunmaktadır. Kosma, bu yeni öğretinin Bulgaristan’da yayılması hususunda, Bogomil adlı bir papazı suçlar. Bu vaiz, Ortodoks Hristiyan Kilisesi’nin öğretisine karşı olan bir öğretiyi yaymaktaydı; Katolik Kilise’ye göre sadece bir tanrı vardı.
Bogomil’se iki tanrı olduğunu öğretiyordu: Biri iyi olan tanrı, diğeriyse kötülük tanrısıydı. Kötülüğün tanrısı, insan dahil olmak üzere tüm maddi dünyayı yaratmıştı. Kendisi görünen şeylerin hepsinde varlığını sürdürmekteydi: Yeryüzünün kendisi, hayvanlar, kiliseler, haçlar onun bir parçasıydı. Bogomillerin bir kısmı, kötü olan tanrı Şeytan’ı, iyi Tanrı’nın küçük oğlu Mesih’in ağabeyi olarak betimliyordu. Bazılarıysa, onun Tanrı’nın oğlu olmadığını, saflarından ayrılan bir melek olduğunu düşünüyordu.
Kosma ayrıca, yazılarında Bogomillerin Kilise’nin kuruluşuna, özellikle din adamlarına ve piskoposlara saldırdığını ve kilise atalarının kitaplarını, Meryem Ana inanışıyla birlikte Eski Ahit’i reddettiklerini söylemekteydi.
Dahası, simgelere ve haça da saygı duymuyorlar ve kilise binalarını Tanrı’nın evi olarak kabul etmiyorlardı. Dua etmek ve günah çıkarmak için evlerde toplanmayı seçmişlerdi.
1231 yılında Papa IX. Gregory (Gregorius) Floransa’da Bogomillere Karşı Engizisyon başlattı. Duruşma, Lombardiya’da 1233 yılında yapıldı. 1254 yılındaysa Papa İtalya’da yaşayan tüm Bogomillere karşı bir haçlı seferi ilan etti. 13. yüz yılın sonlarındaysa Bogomilizm Sicilya’ya kadar ulaştı.
Bogomilizm, 10. yüz yılın sonlarında İtalya’dan Fransa’ya doğru yayılmıştır. Fransa’da ise sonrasında Kilise’nin haçlı seferlerine hedef olacak olan Kathar düşüncesinin gelişimine etki etmiştir.
1250 civarında, Avrupa genelinde kadınlar ve erkekler arasında yaklaşık 4.000 Bogomil vaizi bulunmaktaydı.
Bulgar Bogomilleri ile İtalya’daki farklı gruplar arasındaki bağlantı, kuzey İtalya’da kullanılan Bulgar isimleriyle yaygınlaşmıştı. 1047 yılında, Turin civarında “Bulgaro” adlı bir yerleşimden bahsedilmektedir. 1116’daysa Turin’de yaşayan Bulgarello adlı soylu bir adam yaşıyordu.
Hiyerarşisiz VE Hükümetsiz B,r Toplum
Hükümetlere, devlet kuruluşlarına ve toplumun kurallarına karşı eleştirel bir tavırları vardı. Takipçilerini yetkililere karşı isyana teşvik etmelerinin yanında, köleleri efendileri için çalışmaktan alıkoydukları aktarılmaktadır. Çar için çalışanların Tanrı’nın gözünde kötü olduğunu öğreterek, kurulmuş olan Kilise hiyerarşisine ve ayrıcalıklı soylulara saldırıyorlardı.
Yoksulluğu överek zenginleri eleştirdiler. Kosma “sapkınları” açlıktan solgun, eski kıyafetler giymiş, sessiz insanlar olarak tanımlıyor. Fakat Kosma’ya göre, bu sadece bir taktikti ve gerçekte, insanları basit bir ruhla arayarak ve onlarla ruhlarının kurtuluşu hakkında konuşurlardı.
Bogomillerin Makedonya ve Bulgaristan’daki varlığı Çar Peter zamanında, yani Çar Simeon’un ölümünün ardından Bizans tarafından ezilen şehir halkının yaşadığı bir dönemde görülür. İdeolojik olarak bu Gnostik öğreti, Bizanslı işgalcilere, ılımlı yerel soyluluğa ve Ortodoks Hristiyan Kilisesi hiyerarşisine karşıydı.
İnanışları ve Ritüelleri
Rahip ve rahibeler yerine, her Bogomil misyonuna liderlik etmek için bir grup yaşlı seçilirdi. Bu nedenle, toplumdaki tüm inananlar liderlik etme potansiyeline sahipti. Toplantıları, Tanrı’nın insanlar tarafından belirlenmiş taş binalarla sınırlanmadığına inanmaları nedeniyle, herhangi bir evde veya yapıda ya da dışarıda gerçekleşirdi. Her insanın kalbinde yer alan Tanrı’nın ruhu, herhangi bir yere getirilebilir ve bu şekilde ibadet yerine getirilirdi. Bu görüş, Kilise için açık bir tehdit anlamındaydı. Ayrıca, toplumlar içindeki popülerliği de bir tehditti. Bogomilizm hızla yayıldı; çünkü inananların kazançlarının bir kısmı yoksullara, hastalara ve hacca gidenlere verilmek üzere toplanırdı.
Erken Bogomiller, esas olarak Yeni Ahit’e (İncil) dayanarak, Eski Ahit’i (Tevrat) reddetmekteydi. Daha sonraki Bizans Bogomilleri, Mezmurlar ve diğer peygamberlerin on altı kitabını da kabul ettiler. Onların ibadet anlayışı, Hristiyanlığa eklemeden önce, İlkel Kilise’nin en saf haldeki inancını yaşamayı amaçlayan bir çabaydı. Trinity (İstavroz, yani Tanrı, İsa ve Kutsal Ruh’tan oluşan kutsal birlik) bir yanılsama olarak görüldü ve reddedildi. Çarmıh, Mesih’i öldürmek için kullanılan araç olduğundan, şeytani bir nesne olarak kabul edildi. “Birisi kralın (Tanrı’nın) oğlunu bir parça ahşapla öldürdüyse, kralın bu aracı kutsal saydığına inanıyor musunuz?” diye soruyorlardı. Bu nedenle haç işaretini kullanmak da reddedilmişti. Rab’bin Duasını tercih ettiler; çünkü manevi bir liderin öldürülmesini desteklemiyor ve övmüyorlardı.
İkinci aşamada, Son Yargı (Mahşer) ve ölüler için diriliş konusundaki inançları da reddettiler. Hepsi maddi bedenin kurtuluşuyla ilgiliydi ve Bogomiller, maddenin bir kötülük kaynağı olduğunu düşünüyorlardı. Kendilerinden önceki eski Gnostikler gibi, bu kötü maddi dünyada insanın sahip olduğu tanrısal “kıvılcım” ya da ruhunun tuzağa düştüğüne inanmışlardı. Tanrı ile birleşmek için insan, bedensel dünyayla temas kurmaktan kaçınmalıdır. Dolayısıyla, “seçilmiş” kişiler, cinsel ilişki, et ve şaraptan kaçındılar; bu, Bogomil tarihinin büyük bir bölümünde başarıyla sürdürülen bir uygulamaydı.
Kendileri için böyle bir yol seçerken, Ortodokslar onları dinsizlik, serkeşlik ve soygunculuk gibi şeylerle suçladılar.
Yok Olup Gittiler mi?
Bogomillerle Ortodokslar arasındaki en büyük farklardan biri de onların kötülüğe ilişkin görüşleriyle ilgilidir: Kilise, Tanrı’nın bütün mükemmelliğin kaynağı olduğunu ve görünen-görünmeyen bütün dünyanın O’nun eseri olduğunu öğretmektedir.
13. ve 14. yüz yıllarda, Balkanlar’daki “sapkınları” dönüştürmek üzere birkaç Franciskan misyoner delegasyonu gönderildi; dönüştürmek konusunda başarısız olanlar bölgeden sürüldüler. Bogomilizm, Osmanlıların 15. yüzyılda güneydoğu Avrupa’yı fethedişine ve mezheplerinin sekteye uğramasına kadar Bulgaristan’da güçlü kalmışlardır.
Dualist inançlarının kalıntıları, güney Slav (Eski Yugoslav Devletleri) folklorunda bulunabilir; ancak bir zamanlar güçlü ve yaygın olan mezhepten geriye bir şey kalmamıştır.
Onların doktrini, toplumsal olarak yaratılan her şeyi reddediyordu. Bu nedenle kurulan kilise, devlet ve toplumsal hiyerarşi Bogomilizm tarafından tamamen reddedildi. Takipçileri, vergi ödemeyi, çalışmayı veya devletler için savaşmayı da reddettiler.
Tarihçiler arasında ilk anarşist nüvelerden birisi olarak kabul edilen bu anlayış, Katolik Kilisesi ile İslam ordularının çift taraflı baskıları ve kanlı saldırıları nedeniyle 15. yüz yıldan itibaren varlığını yütürmeye başladı. Geriye, toplumsal alanda varlığını sürdürmekte olan ve (bilmeksizin) bu ve benzeri düşünsel zeminlerden beslenmeye devam eden özgürlük ve eşitlik isteğini miras bıraktı.
Kaynaklar:
http://www.newdawnmagazine.com/articles/the-bogomils-europes-forgotten-gnostics
http://www.reformedreader.org/history/brockett/section05.htm
http://www.spiritofbosnia.org/volume-5-no-2-2010-april/the-bosnian-bogomils-or-%E2%80%9Ckrstjani%E2%80%9D/
https://www.vagabond.bg/western-balkans/item/1126-the-last-of-the-bogomils.html
http://www.languedocmysteries.info/dualism.htm
Kaynak: Gazete Duvar
Bir yanıt yazın