Fransız anarşist örgüt CGA’nın (Coordination des groupes anarchistes – Anarşist Gruplar Koordinasyonu) 7 Mayıs 2017 tarihinde Fransa’da gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili değerlendirmesini güncel anlamı nedeniyle yayınlıyoruz.
Emmanuel Macron, geçerli oyların % 66,1’i ile seçildi. Fakat yüksek gibi görünebilen bu rakam başka bir gerçekliği maskeliyor. Kayıtlı 16 milyondan fazla kişi, boş ve geçersiz oylarla veya çekimser kalarak ikinci turdaki iki adaya da meşruiyetlerini vermeyi reddetti. Çekimserlik bile 1969’dan beri (%25,38, yani 12,1 milyon kişi) rekor seviyeye ulaştı. Buradaki mesele FN (Ulusal Cephe)’yi engellemek iken, kitle iletişim araçları ve politik spektrumun büyük bir kısmı Marine Le Pen’e karşı oy kullanma emirleri yaydılar.
Eğer bu 16 milyon kişiye, seçim listelerinde kayıtlı olmayan yaklaşık 3 milyon yetişkini eklersek, Macron tarafından toplanan 20,7 milyon oy pek ağır basmaz. Özellikle seçmenlerinin %40’tan fazla olduğu sanılan bir bölümü, projesine katılmadan, tamamıyla Marine Le Pen’e karşı oy kullandı.
Seçim karşıtları olarak bizler, bizi temsil etmeyen bir sisteme karşı artan başkaldırıya iyi gözle bakıyoruz; pek çok kişinin yeni cumhurbaşkanına meşruluk vermeyi reddetmesi, fiili olarak statüsünü zayıflatıyor.
Fakat şunu da biliyoruz ki, eğer onlara izin verilirse, yöneticiler sosyal kırılma projelerini yürütmek için meşruiyetle meşgul olmazlar. Bizim seçim karşıtı pozisyonumuz, sosyal alana yatırım yapma, burada ve şimdi yeni hakları savunmak ve ele geçirmek için mücadele etmek ve özyönetimsel ve anti-kapitalist bir proje için çalışmak gereğinin bir sonucudur. Kapitalistlere ve politikacılara karşı güvensizlik, pratikte toplumsal mücadelelerle somutlaştırılmalıdır.
Ve bunu yapmak için gerçekten bir aciliyet var. Zira Macron’un cumhurbaşkanlığına gelişi, özellikle iş kanununun kesin ihlali, kamu hizmetlerinin kötüleşmesi, toplumun özelleştirilmesi, yoksul konutlar, güvenlik politikalarının ağırlaşması, göçmen karşıtı politikaların takibi, çevre sorunlarını dikkate alınmaması, patriyarkanın güçlenmesi vb. ile birlikte kemer sıkma politikalarının güçlendirilmesinin teminatıdır. Bu aynı zamanda, hiç şüphesiz, Ulusal Cephe’nin ve daha genel olarak her zaman daha fazla kişi kazanan ırkçı ve yabancı düşmanı zehrin geliştiği üreme zeminini sağlamaya devam etmektir.
Herkes arasındaki rekabet, rekabet gücü, vatanseverlik ve kutsal birlik değerlerine, bir kültüre ve sınıf değerlerine karşı koyalım. Mélenchon’dan Le Pen’e, millet, vatan, genel çıkar, ortak refah ile kafalarımız şişiriliyor. Oysa bunları destekleyen kapitalistler ve devletler bizimle aynı çıkarlara sahip değil! Onlar bize karşı, biz onlara karşıyız, onlar kazandığında, biz kaybederiz ve tam tersi.
Seçimler, sınıf direnişlerini silerek ve ortadan kaldırarak, tam olarak bu oy kabinindeki vatandaşın eşitliği hikayesini savunuyor. Kısa vadede bile asıl mesele, gelecek genel seçimlerde şu veya bu politikacıya destekte bulunmamaktır. Bunun aksine, büyük çaplı bir toplumsal karşılığın hazırlanmasıdır. Bunun için, bize öyle geliyor ki, öncelikle en başta sendikal ve kolektif mücadeleler olmak üzere sınıfımızın direniş örgütlerini güçlendirmemiz gerekir. Bunun çaba gerektirdiğini ve kolay zaferlerin siyasi vaatlerini beklemenin daha kolay olduğunu biliyoruz, ancak onlar yalnızca çaresizliğe ve toplumsal gerilemelere götürüyorlar. Biz, artık bunlarla kandırılamayacak, gittikçe daha çok sayıda kişiyiz, öyleyse karşı saldırıya geçmek için örgütlenelim!
15 Mayıs 2017,
CGA Dış İlişkileri
Kaynak: https://www.c-g-a.org/content/des-maintenant-passons-de-la-defiance-la-resistance-sociale
Çeviren: Yağmur Melis Şimşek
Bir yanıt yazın