Ukrayna’da devam eden savaşa ilişkin sol komünist Communist Workers’ Organisation (Komünist İşçişlerin Örgütü) tarafından yazılan bildiriyi paylaşıyoruz.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali artık ikinci ayını doldurmak üzere. Geçmişteki diğer emperyalist çatışmalar gibi, bu da devrimcilerin enternasyonalist inançlarını sınadı.
1914’te, İkinci Enternasyonal, emperyalist savaş makinesini durdurmak için tüm araçları kullanma yönünde daha önceki kararlarını yerine getirmeyi şaşırtıcı bir şekilde başaramadı. Bolşevikler, Bulgar Tesnyaki (Narrow) Partisi ve Enternasyonal’in diğer partileri (Sırp ve Polonya Sosyal Demokrat partileri gibi) savaşa karşı enternasyonalist mücadeleye önderlik etmek zorunda kaldılar. Bu, küçük Sırp Sosyal Demokrat Partisi için özellikle önemliydi, çünkü Sırbistan, bugün Ukrayna gibi daha güçlü bir komşu tarafından işgal altındaydı. Sırp topraklarının işgaline rağmen savaş kredileri için oy kullanmayı reddettiler. Önde gelen üyelerden biri bunu 1915’te şöyle açıklamıştı:
“Bizim için, Sırbistan ile Avusturya-Macaristan arasındaki çatışma söz konusu olduğunda, ülkemizin savunma pozisyonunda olduğu açıktı. Sırbistan, Saraybosna suikastından önce bile Avusturya’nın sürekli tehdit ettiği hayatını ve bağımsızlığını savunuyordu. Ve eğer Sosyal Demokrasinin herhangi bir yerde savaştan yana oy kullanmak gibi meşru bir hakkı varsa, bu kesinlikle Sırbistan için de geçerliydi. Ancak bizim için belirleyici olan, Sırbistan ile Avusturya arasındaki savaşın bir bütünün yalnızca küçük bir parçası, evrensel bir Avrupa savaşının yalnızca bir önsözü olduğu ve bu sonuncusunun –ki buna derinden inanıyorduk- açıkça belirgin bir emperyalist karaktere sahip olmaktan geri duramayacağı gerçeğiydi. Sonuç olarak, büyük sosyalist, proleter Enternasyonal’in bir parçası olarak, savaşa kararlılıkla karşı çıkmanın kaçınılmaz görevimiz olduğunu düşündük.”(1) Dušan A. Popović
Tüm devrimci bozguncu sosyalistler, milyonlarca işçinin sosyalist bilincini geçici olarak bastıran büyük bir şovenist dalga karşısında dik durdular. Savaşın gerçek sonuçlarının emperyalist bölünmenin ötesindeki işçilere dönmesi birkaç yıl alacak; Rusya’da işçi sınıfının, önce Çarlığı, ardından 1917’de devrimlerini çalmaya çalışan burjuvaziyi devirmesine yol açacaktı. Almanya ve Avusturya-Macaristan’da ise, Kasım 1918’de emperyalist katliamı nihayet sona erdirecek olan kitlesel işçi ayaklanmaları olacaktı.
Geçmişte yaşanan bu olaylar, aralarındaki diğer anlaşmazlıklar ne olursa olsun, hiçbirinin savaş konusunda enternasyonalist bir çizgi izlemekte yetersiz kalmadığı günümüzün Komünist Sol örgütlerinin ilham kaynağıdır. Sadece kendimiz değil(2), ama Enternasyonal Komünist Parti (tüm varyantlarıyla), Enternasyonal Komünist Akım gibi diğerlerinin yanı sıra Komünist Solun Enternasyonalist Grubu (Kanada/Fransa) ve Enternasyonalist Komünist Perspektif (Güney Kore) gibi daha küçük örgütlerin hepsi “işçilerin ülkesi yoktur” öncülüne dayanan açıklamalar yaptı, toplantılar düzenledi ve analizler sundu. Son ikisi, mümkün olan her yerde “Savaşmaya Değer Tek Savaş Sınıf Savaşı” (NWBCW) komiteleri oluşturmak için yaptığımız “Eylem Çağrısı”na(3) olumlu yanıt verdiler; Belçika’daki Controverses da 14 Nisan’a kadar örgütlerin ve enternasyonalist açıklamalarının bir derlemesini yardımsever bir şekilde yaptılar. Bunlar leftcommunism.org ‘da okunabilir.
Ne mutlu ki, Rusya’daki anarko-sendikalist KRAS (IWA’nın bir seksiyonu) ve Çek grubu Třídní Válka (Sınıf Savaşı) gibi Komünist Sol geleneğin ötesindeki örgütler de, savaştaki her iki tarafı da kınayan ve “devrimci bozgunculuk” çağrısı yapan açıklamalarda bulundular.
Bundan sonra resim biraz daha karışık. İngiltere’deki Anarchist Communist Group ve Solidarity Federation gibi örgütler enternasyonalist pozisyonlara sahip olma eğilimindeyken, Freedom ve Anarchist Federation gibi diğer anarşist oluşumlar, Ukrayna’da devletten bağımsız, desteklenmesi gereken bir işçi direnişi olduğu düzmece gerekçeleriyle savunmacılığa yönelmişlerdir. The Angry Workers of the World hangi pozisyonu alacakları konusunda anlaşamamış görünürken, Mouvement Communiste/KPK (Fransa, Belçika ve Çek Cumhuriyeti) bile Ukrayna’da dikkate almamız gereken bağımsız bir işçi direnişi olduğu kurgusuyla cezbedilmiş.
Tüm kanıtlar, orada savaşan milislerin; aslen neo-Nazilerden oluşan (SS Wolfsangel rozeti ile) ancak artık her türden milliyetçiye kucak açan bir oluşum haline gelen Azak Taburu gibi değillerse Ukrayna ordusuna bağlı olduğunu göstermektedir. Görünüşe göre buna bazı anarşistler de dâhil. Ve Doğu Avrupa’da Ukrayna’yı desteklemek için savunmacı pozisyonlar almış birçok anarşist grup var. Sadece bir örnek vermek gerekirse, adı Anarchist Fighter olarak çevrilmiş bir gruptan alıntı yapıyoruz. Bu bir kafa karışıklığı ve aynı anda iki zıt fikri savunma örneğidir:
“Anarchist Fighter kolektifi olarak bizler, hiçbir şekilde Ukrayna devletinin hayranı değiliz. Geçmişte defalarca kez eleştirdik ve muhalefeti destekledik … Ve gelecekte Rus fetih tehdidi ortadan kalktığında kesinlikle bu politikaya geri döneceğiz. Bütün devletler toplama kamplarıdır. Fakat şu anda Ukrayna’da olup bitenler bu basit formülün ve her anarşistin savaşta ülkesinin yenilgisi için savaşması gerektiği ilkesinin ötesine geçmektedir.”(4)
Her şeyden önce, “işçilerin vatanı yoktur”. Ulus-devlet, sermayenin egemenliğinin tam anlamıyla somutlaşmış halidir. Ülkenin sahibi kapitalistlerdir (Ukrayna’nın servetinin %40’ı birkaç düzine oligarkın elinde). Burada öne sürülen argüman, savaşın sınıf mücadelesiyle hiçbir ilgisi olmadığı ve sınıf mücadelesinin savaş bitene kadar askıya alınması gerektiğidir. Bu Birinci Dünya Savaşı’ndaki birçok “sosyalist” savunucunun aldığı pozisyonun aynısıdır.
Bizim alkışladığımız işçi direnişi, sömürücülerinin mülkiyetinin savunulmasına dayanan soyut bir milliyetçiliği savunmadan önce, kendi devletlerinin ellerinde acı çekeceklerini bilerek savaşmayı reddeden Rus askerlerinden ya da yaşamlarını korumayı seçen Ukraynalı işçilerden gelmektedir.. Bu arada, hem Rusya hem de Ukrayna, işçileri, hoşlarına gitse de gitmese de yem olmaya hazırlıyor.(5) Bu, dünya kapitalist sisteminin doğurduğu, ama işçi sınıfının her yerde bedelini hem ölümle hem de maddi olarak ödediği emperyalist savaşın doğasıdır.
Ve emperyalist bir çatışmada herhangi bir taraf için silahlananlar, işçi sınıfına karşı silahlanıyorlar. Bu aktivist tipler, enternasyonalistleri “hiçbir şey yapmadıkları” için küçümserler; bu onların anlık bakış açısına göre devlet ve kapitalizmin yanında yer almak anlamına gelir. Yukarıda eleştirilen anarşistlerimiz, devlet kapitalisti solunun Troçkistlerine, Stalinistlerine ve Maoistlerine çok benzer bir konuma sahiptir. Onlara göre “emperyalizm” kapitalizmin bir aşaması değil, dünyada sadece ABD’nin başını çektiği Batı tarafından ziyaret edilen bir politikadır. Gelecek makalelerde bu çeşitli eğilimlerin entrikalarını daha fazla çözümlemek zorunda kalacağız, ancak şimdilik Socialist Equality Party’sinin (SEP) bu cevheri iyi bir örnek teşkil ediyor:
“Putin’e muhalefetin emperyalizmle ittifakı içermediğinin altını çizmek gerekir. Rus ve Çin “emperyalizmine” yönelik sahte sol kınamaların, yirminci ve yirmi birinci yüzyılların tarihsel gelişimi ile hiçbir ilişkisi yoktur.” (6)
Bugün tüm devletleri emperyalist bir bağın parçası olarak gördüğümüz suçlamasını gururla kabul ediyoruz. Büyük güçler ve hatta bazen “zavallı emperyalistler” olarak adlandırdıklarımız olabilir, ancak hepsi açgözlü bir sistem tarafından gezegene ölüm ve yıkım getirmeye zorlanır. Popović’in yukarıdaki 1915 alıntısının da açıkça ortaya koyduğu gibi, bugün destekleyebileceğimiz bir “kötünün iyisi” yoktur.
SEP’in yorumu başka bir tehlikeyi de açığa vurmaktadır. Devlet kapitalistlerimizin zihninde, Putin’e muhalefet, Rusya’nın emperyalist emellerine muhalefet anlamına gelmek zorunda değildir. Böylece, “Ne NATO ne de Putin” (CWO’nun savaşla ilgili ilk broşüründe(7) kullandığı kısa slogan) Rusya’ya verilen desteği gizlemek için kolayca çarpıtılabilir. Bu yeni bir şey değil. Gerçek enternasyonalistler, kapitalist solun da sloganlarımızı çalmaya çalışacağının çok iyi farkındalar (sonuçta bunlar zaten sahte “komünizmi” ve sahte “enternasyonalizmi” temsil ediyor). Bazıları, NWBCW görsellerini ne anlama geldiğini biraz bile tartışmadan kullandı. Görevlerimizden biri, pasifizmlerini ve/veya bir emperyalist (“kötünün iyisi”) fraksiyonu diğerine karşı desteklediklerini gizledikleri için dalgalandırdıkları sahte bayrakları ifşa etmek olacaktır. Önümüzdeki haftalarda bu konuda söyleyecek daha çok şeyimiz olacak.
Tüm üretim tarzından kurtulma mücadelesi çok karmaşık ve uzun vadelidir. Devrimden başka bir şeyden bahsetmiyoruz. Bu, ancak işçi sınıfının geniş kitlesi bunu gerçekleştirmek için bilinçli olarak bir araya geldiğinde gerçekleşebilir. Bazı azınlıkların şimdilik “gerçek” bir çözümleri varmış gibi davranması çok kolay olan. Bu, daha yüksek ücretler için tartışmaya hazır ancak ücret sisteminin sona ermesini savunmaya hazır olmayan sendikacının zihniyetidir. Benzer şekilde, bu tür “sol” siyasi partilerin reformizmin, sosyalizmin veya komünizmin, mevcut toplumun yani kapitalizmin devlet kontrolündeki ve daha “iyi huylu” bir versiyonu olduğu görüşünden kaynaklanmaktadır. Bu, Rus Devrimi’nden değil, onun yenilgisinden doğan karşı-devrimci mirastır ve Marx’ın tasavvur ettiği “özgürce birleşmiş üreticiler” toplumuna tamamen yabancıdır.
Buna karşılık, önümüzdeki yıllarda hem savaş karşıtı hem de kapitalizm karşıtı bir mücadele için savaşmak zorunda kalacağımıza dair uzun vadeli bir görüşe sahibiz. Bu nedenle NWBCW’yi destekliyoruz. Bu, yalnızca gerçek devrimcileri savaş karşıtı bir duruş etrafında toplama girişimi değil, aynı zamanda savaşa son verebilecek tek toplumun komünizm olduğu kesin bilgisiyle, bu anlaşmayı daha geniş işçi sınıfına anti-kapitalist bir mesaj vermek için kullanma girişimidir. Fakat komünizm yukarıdan dayatılamaz. Bu, yalnızca, devrimci azınlıkların temel parçaları olduğu sınıfın gerçek hareketinden doğabilir. Harika bir yerden başlamıyoruz – bir asırlık karşı-devrimci propagandanın üzerine sınıfın onlarca yıllık geri çekilmesi, bir sınıf hareketinin ortaya çıkmasının önünde muazzam engeller olduğu anlamına geliyor. Bu, kesinlikle bir gecede gerçekleşmeyecek. Bununla birlikte açıkça görülecek olan şey, insanlığın küresel devrimci bir çözüm talep eden ve giderek artan varoluşsal krizidir. Yalnızca dünya işçi sınıfı, kapitalist sömürüye ve emperyalist savaşa son vererek bunu yapabilir. Bu yüzden NWBCW gibi bir oluşuma ihtiyacımız var. Esas “Eylem Çağrısı” metnimizde dünyayı nasıl gördüğümüzü ortaya koyduk. Bununla birlikte, farklı geleneklerden gelen diğer insanların metnin her harfine katılmasını beklemiyoruz.
Enternasyonalist Komünist Parti’nin İkinci Dünya Savaşı’nda(8) hem emperyalist ittifaklara karşı mücadelesinde bize bıraktığı mirasa hem de Irak’taki savaşa karşı mücadeleye ilişkin kendi geçmiş deneyimimize ve enternasyonalist bir perspektife sahip diğerleriyle yaptığımız mevcut tartışmalara dayanarak, işbirliğinin asgari temelinin aşağıdaki noktaları içereceğini söyleyebiliriz:
- Kapitalizme, emperyalizme ve tüm milliyetçiliklere karşıtlık. Hiçbir ulusal sermayeye, “kötünün iyisine” veya oluşum halindeki devletlere destek vermemek.
- Devletlerin, ücretli-emeğin, özel mülkiyetin, paranın ve kâr amaçlı üretimin yerini, özgürce ortaklaşa üreticilerden oluşan bir dünyanın alacağı bir toplum yanlısı olmak.
- Mevcut savaşın ve gelecekteki savaşların işçi sınıfının üzerinde yaratacağı ekonomik ve siyasi saldırılara karşıtlık.
- İşçi sınıfının kendi kendini örgütleyen mücadelesi için, bağımsız grev komitelerinin, kitle meclislerinin ve işçi konseylerinin oluşumundan yana olmak.
- Baskı ve sömürüye karşı, işçi sınıfının birliği ve gerçek enternasyonalistlerin bir araya gelmesini hedeflemek.
Önümüzdeki yol kolay olmayacak, ancak durumun ciddiyeti göz önüne alındığında, yarının daha geniş enternasyonal sınıf hareketinin yolunu hazırlamak için, devrimci azınlıkların şimdi harekete geçmeleri gerekiyor.
Communist Workers’ Organisation
23 Nisan 2022
Notlar:
(1) Popović, 1917’de Parti İtilaf güçlerini desteklemeye başladığında Partiyi ve Sırbistan’ı terk edecekti. Bir yıl sonra Londra’da öldü. Aslen Karl Marx’ın yakınlarındaki Highgate Mezarlığı’na gömüldü, ancak enternasyonalizmine ağır bir hakaret olarak Titoistler onun kalıntılarını 1959’da Belgrad’daki “Büyükler Sokağı”na kaldırdılar.
(2) Sitemizde çeşitli açıklamalar var, ancak savaşın ilk günlerinde tüm ICT tarafından kabul edilen ilk ifade şudur: leftcom.org
(5) Askerlik çağındaki tüm Rus erkeklerine çağrılmaya hazır olmaları söylendi ve Ukrayna 18-60 yaş arası erkeklerin ülkeyi terk etmesini yasakladı. Ve bu savaşın doğasının altını çizmek için, Zelensky hükümeti, sermayenin çıkarları doğrultusunda işçi haklarını kısıtlamak için şimdiden planlar hazırladı. Bakınız: opendemocracy.net
(8) Enternasyonalist Komünist Parti (PCInt), 1943’te İkinci Dünya Savaşı’ndaki tüm taraflara karşı kuruldu. Mücadelesi, bazı üyelerinin hem Gestapo’nun hem de Stalinistlerin ellerinde yaşamlarını yitirmeleriyle sonuçlandı. Bu parti de savaşa karşı birleşik bir proleter cephe çağrısında bulundu ve çeşitli geleneklerden işçileri memnuniyetle karşıladı. 1 Şubat 1944 tarihli Çağrıları şunları ilan edebilmiştir:
“İşçiler (siyasi inançlarının etiketi önemli değil) partimizin çağrısının yayıcıları haline geldiler ve kendilerini haklı çıkaran fikirleri tartışıp açıklığa kavuşturup kabul ederek işyerinde ilk ilişkileri ve örgütlenen ilk grupları başlattılar. Sonuç olarak işçiler, patronlara ve faşist uşaklarına rağmen artık örgütlenme sanatında usta olduklarını açıkça gösterdiler.” leftcom.org
Kaynak: http://www.leftcom.org/tr/articles/2022-05-27/enternasyonalizm
Bir yanıt yazın