Sömürü Düzenini Değiştirmek Bizim Elimizde

kategori:

Bu metin Bizim Elimizde kampanya grubu tarafından yayımlanmıştır.

Bu düzen, yani kapitalizm, geçinmek için emek gücünü satmaktan başka şansı olmayan bizler için daima sömürü, yoksulluk ve baskı anlamına gelmiştir. Artık içinde bulunduğumuz şartlar dayanma sınırlarımızı zorluyor. Ulaşıma, sağlığa, barınmaya, elektriğe, suya, temel ihtiyaç malzemelerine her geçen gün zam yapılırken aldığımız ücretler neredeyse yerinde sayıyor. 2025 yılında asgari ücrete yapılan zam oranı, sadece asgari ücretliler için değil, tüm işçilerin ücretleri açısından belirleyici oldu. Kamu emekçilerine ve emeklilere yapılan zam ise, bu düzenin giderek daha fazla insanı açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edecek bir duruma geldiğinin göstergesi oldu.

Öte yandan işsizlik yüzde 10’un altında gösterilse de iş bulma ümidini kaybedenler, mevsimlik veya kısa süreli çalışanlar da eklendiğinde gerçek oranlar açıklananın çok daha üstünde. Halihazırda işimiz olsa da her günümüzü işsiz kalma korkusuyla geçiriyoruz. Yaşadığımız sorunlar saymakla bitmiyor.

Çalışırken ölmek kader değil!

Patronların zenginliklerine zenginlik katması için en kötü çalışma şartlarına mahkum ediliyoruz. Basit iş güvenliği önlemleri dahi, patronlar tarafından ek maliyet olarak görüldüğü için çalışırken yaralanıyor, sakatlanıyor, meslek hastalıklarına yakalanıyor ve iş cinayetlerinde ölüyoruz. Yalnızca 2024 yılında en az 1897 işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiş olması, patronlarla aramızdaki çelişkinin bizler için hayatta kalma mücadelesi olduğunun en açık göstergesidir. Muktedirler öyle istese de tüm bunları kader olarak kabul edemeyiz, etmemeliyiz.

Tüm bunları değiştirmek BİZİM ELİMİZDE!

Bazı işyerlerinde çalışanlar, fiili grevler ve direnişlerle çalışma koşullarını iyileştirmeye, ücretlerini artırmaya ve patronların saldırılarına karşı kendini savunmaya çalışıyor. Bu mücadeleler hepimize ümit veriyor, çıkış için bir yol gösteriyor. Ancak ihtiyaç duyduğumuz genel ve militan bir mücadele halen ortaya çıkmış değil. İşsizliğin giderek arttığı koşullarda, işsiz kalma korkusu ve iktidarın baskı politikaları, birçoğumuzun sesini çıkarmamasına neden oluyor. İçimizde büyüyen, her an patlamaya hazır bir öfke var olsa da, geniş kesimlerin örgütsüz olduğu koşullarda çaresizlik hissi baskın geliyor. Ancak bu böyle gitmez, gidemez!

Ücretlerimizi artırmak, çalışma ve yaşam koşullarımızı düzeltmek gibi temel meselelerden başlayarak bir şeyleri lehimize çevirmek; iş yerlerimizde, mahallelerimizde, okullarımızda, üniversitelerimizde, yani neredeysek orada, temas ettiğimiz insanlarla birleşmemiz, birbirimizle dayanışmamız ve birlikte mücadele etmemizle mümkün olabilir. Bu yönde atılacak ilk adım, sorunlarımızı işyerlerindeki çalışma arkadaşlarımızla veya yaşam alanlarımızdaki diğer emekçilerle tartışmak, krize karşı sınıf dayanışması, karşılıklı yardımlaşma ve doğrudan eylem temelinde kolektif yanıtlar keşfetmeye başlamak için, bu yerlerde doğrudan demokratik, tabana dayalı birlikler örgütlemektir. Daha fazlasını başarabilmemiz ve bu sömürü düzenini kökten değiştirebilmemiz için ihtiyaç duyduğumuz mücadelelerin tohumları da ancak bu tür taban örgütlenmeleri aracılığıyla atılacaktır. Yaşamlarımızı çekilmez kılan bu sömürü düzenine karşı her yerde birlikte örgütlenelim. Sesimizi yükseltmenin zamanı çoktan geldi.

Bugün değilse ne zaman? Biz değilsek kim?


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir