103 kişinin yaşamını yitirdiği 10 Ekim Ankara Katliamı davasında kararın açıklanması beklenen duruşma bugün başladı. 3 gün sürecek duruşmada tarafların mütalaa karşısında savunma yapması ve perşembe günü de mahkemenin karar vermesi bekleniyor.
Ankara Adliyesi’nden Sincan’a alınan duruşma nedeniyle cezaevi çevresi ve duruşmasının yapıldığı bina polis tarafından ablukaya alındı. Basın araçlarının dahi, ana nizamiyenin önüne girmesine izin verilmedi. Nizamiyeye 500 metre geride oluşturulan noktada inen gazeteciler ve davanın mağdurları servislerle salonun olduğu yere götürüldü. Duruşma, 900 kişilik ana salonda yapılırken salona girmek isteyenler 6 defa kimlik kontrolünden geçirildi.
Katliamın tutuklu 19 sanığının duruşma salonunda çevresinde 200 jandarma güvenlik çemberi oluşturdu. Jandarmanın dışında ise 100 polis sanık bölümünün çevresinde oturdu.
Polisin ablukası ve dayatmaları nedeniyle geç başlayan duruşmada, ailelerin avukatları adına söz alınarak davanın kamuoyundan kaçırılmasına tepki gösterildi. Av. Murat Kemal Gündüz şunları söyledi: “50 celsedir Sıhhiye’de yargılamayı sekteye uğratacak hiçbir şey olmamasına rağmen davayı Sincan’a naklettiniz. İtiraz ettik, reddedildi. Duruşma şehirden kaçırıldı. Müvekkillerimizi göremiyoruz, sizi dahi zor görüyoruz. İnsanlar eziyet çekerek duruşmalarını takip etmeye çalışıyorlar. Şehir dışlarından gelen insanlar, sınırlı sayı olduğu için duruşmaya dahi katılamıyorlar.”
Mahkeme başkanın dosyaya gelen dilekçeleri okumasının ardından savcı söz alarak mütalaasını tekrarladı. Sonrasında avukat İlke Işık esas hakkında karar açıklanacağı için, katliamda hayatını kaybedenlerin yakınlarının ve yaralananların söz almak istediğini belirtti. Söz almaya da sınırlama getiren mahkeme heyeti, ismi belirlenen müştekilerin beyanda bulunmasına izin verdi.
Oğlu Korkmaz Tedik’i katliamda kaybeden Zöhre Çelik, patlama sonrasında oğlunun, polis saldırısına maruz kaldığı ve hastaneye götürülmediği için yaşamını yitirdiğine değinerek “Bu katliama göz yuman yetkililer neden yargılanmıyor” diye tepkisini ortaya koydu.
Katliamda yaralanan, bugünkü duruşmaya Artvin’den geldiğini ve yüzde 45 engelli olduğunu söyleyen Ayşegül Duman salona girerken ilaçlarının alınmadığını belirterek polis ablukasına tepki gösterdi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu sanıklar zaten ceza alacaklar da bizim derdimiz sadece bunlar değil. Göz göre göre, yetkililerin bilgisi dahilinde yaşandı bu katliam. Bu katliamın yolunu açanlar yargılanmazlarsa yarın yine bu suçu işleyecekler ve masumlar ölecek. Bunun vebalini almaya hazır mısınız? Bu piyonların arkasındaki gerçek suçluların, yitirdiğim arkadaşlarım adına yargılanmasını istiyorum.”
Katliamda oğlu ağır yaralanan Ahmet Andiç art arda yaşanan Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarında tetikçilerin hep aynı isimlerden oluştuğuna şöyle dikkat çekti: “Katliamlarda hep aynı isimler var ama hiçbir şey yapılmıyor. Sorumluluğu olan yetkililerin yargılanmasının önüne geçiliyor.”
Katliamda 16 arkadaşını kaybettiğini söyleyen Muhammet Kılıç yaşadıklarını anlattıktan sonra tepkisini şu ifadelerle dile getirdi: “Bizim vergilerimizle maaşlarını alan polis bizi korumadı, polis bize gülüyor. Yıllar sonra bu heyetten kandırıldık açıklaması duymak istemiyoruz. Görevini yapmayan sorumluların yargılanmasını istiyoruz. Asıl suçlu bunlardır. Elinizde bir sürü istihbarat raporları var, neden apar topar bu davayı bitirmek istiyorsunuz? Artık adalet iktidarın özel mülküdür.”
Sonrasında duruşma beyanlarla devam ederken, katliamda yakının kaybeden bir kişi Erdoğan’dan şikayetçi oldu. AKP iktidarını teşhir eden müşteki, “Eli kanlı silahlı terör örgütü AKP’nin ve elebaşı faşist diktatör Recep Tayyip Erdoğan’dan şikayetçiyim” sözleri üzerine mahkeme heyeti mikrofonun sesini kapatarak duruşmaya öğle arası verdi.
Öğle arasının ardından duruşma, avukatların beyanlarıyla başladı. Müdafi avukatları, Türkiye’de IŞİD’in örgütlenme yöntemlerine ve devletin buna göz yummasına dikkat çekti.
Elif Özdoğan, Türkçe bilmediği için tercüman aracılığıyla Kürtçe yaptığı konuşmasında şunları söyledi: “Eyleme geldiğimiz gün etrafta polis yoktu. Patlama olduktan sonra kendimi hastanede buldum. Üstümüzde et parçaları vardı. Polisler gaz sıkıyorlardı. Yaralıları gördük. Gaz sıkıldığı için yaralılar ölmüştü. Polisler ambulansların gelmesini engellediler. Alanın ortasında TOMA’lar vardı. Ambulans gelmediği için taksiyle gitmek zorunda kaldık. Taksi bizi almak istemedi. Şimdi ise psikolojik tedavi görüyoruz. Şikayetçiyiz.”
Avukat Tonguç Cankurt, devletin IŞİD örgütlenmesine izin verdiğini belirtirken, Avukat Kazım Bayraktar, katliamların yolunun nasıl açıldığını anlattı. “Saraydaki hesaplar tutmadı. Suriye’deki kan Türkiye’ye sıçradı. ÖSO gibi batı devletleriyle birlikte meşrulaştırılanları bir yana bırakıyorum, Türkiye siyasi iktidarı bu fırsattan bir fırsat daha çıkardı. El- Kaide, IŞİD gibi örgütlenmelerin Suriye’de örgütlenmesinin yollarını açtı” dedi.
IŞİD’in Türkiye’de dernek kurmasına bile izin verildiğine dikkat çeken Bayraktar, şöyle konuştu: “Türkiye’nin adı cihatçı otobanı olarak anılmaya başlandı. Bu tür politikalar uygulanırken, devletin bu politikalarından özerk geleneği vardı. Siyasi iktidarlar suç işlerken, devlet geleneğinde bunlar kayıt edilir. Devletin bir eli istihbarat toplarken, diğer eli armut topluyordu. Ama iki el de aynı merkezden yönetiliyordu. Kanıtlar, kayıtlar toplandı. Yapılan operasyonlar kayıtlara rağmen sınırlı tutuldu. Demek ki arkasında bir hesap var. Örneğin El- Kaide soruşturması Türkiye’de daha önce belki yapılmıştır ama bizim 10 Ekim dosyasına gelene bakıyoruz. Devletin takip yapan eli 2012 yılında harekete geçti ve bir tutanak düzenledi. Tutanakta El- Kaide üyelerinin toplantı yaptıkları geçiyordu. İsimler veriliyordu. Bu isimler 2015 yılında katliamları yapacak hücrelerin ele başları.”
Duruşma salonun kapısına yazılan “Gar patlaması davası” yazısına tepki gösteren Avukat Nuray Özdoğan,, “Bu bir patlama değildir, katliamdır. Bu tanımlamanın değiştirilmesi gerekir” ifadelerini kullandı ve davada yaşananlar üzerinden düzen yargısını teşhir etti. Ardından Avukat Senem Doğanoğlu ve Avukat İlke Işık davaya ilişkin konuşmalarını yaptı. Duruşmada son olarak KESK eş genel başkanı Mehmet Bozgeyik söz aldı.
Duruşmaya yarın 09.30’da devam edilecek.
Bir yanıt yazın